Gazi Üniversitesi zorunlu staj için rıza beyan formu imzalatıyor

Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Teknoloji fakülteleri zorunlu staj yapmak durumunda olan öğrencilere “rıza beyan formu” imzalama dayatmasında bulunuyor.
Gazi Üniversitesi KM200/CHE200 STAJ 1 ve KM300/CHE300 STAJ2 dersleri hakkında Gazi Üniversitesi Senato Kararı gereği staj dosyalarını Kovid 19 gerekçesiyle e-mail olarak istemekte fakat öğrencilerden aşağıdaki dilekçeyi imzalamaları istenmektedir.
“Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi tarafından SGK girişi yapılacak olan zorunlu staj dersi süresince aşağıda açık bilgilerini verdiğim staj yapacağım işletmede risk oluşturabilecek Covid-19 vb. bulaşı gücü yüksek pandemi hastalıklara yakalanabilme durumunu göz önünde bulundurarak kendi rızam ile staj yapacağımı beyan ederim.”
http://gazi.edu.tr/posts/download?id=247478
Görüldüğü gibi hesap vermekten korkan okul yönetimi sorumluluğu üzerinden atmak için böyle bir yola başvuruyor.
Gençlerimizin yaşamı Parababalarının kar hırsından daha değerlidir. Staj sömürüsü her geçen gün daha da artmaktadır. İnceleyelim.
Türk Dil Kurumu diyor ki staj: “Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi” veya “Bir kimsenin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir veya birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem.”
Okulunu bitirmek için sınıfını geçmek için zorunlu yapılan bir uygulama peki neden ?
Gönüllülük değil zorunluluktur.
Aldıkları eğitimin gereği olarak “uygulamalı öğrenim” yapmaları zorunlu bulunan öğrencilere “stajyer öğrenci” denir.. Bir öğrencinin stajyer sayılabilmesi için, eğitim yaptığı okulun/üniversitenin statüsünde zorunlu staj şartı bulunması ve bu kurumlar tarafından işyerine pratik eğitimini yapmak üzere belirli bir süreliğine gönderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ortada bir gönüllülük değil, zorunluluk ilişkisi bulunmaktadır.
Meslekler itibarsızlaştırılıyor. İşin ehli olmayan mühendisler yaratılıyor.
Son 1 ay içerisinde neredeyse TMMOB ‘a bağlı tüm odalardan mühendislik fakültelerine girecek öğrencilerin sayıları konusunda açıklamalar yapıldı ve uyarıldı. İMO konu ile ilintili olarak “her 550 kişiden 1 kişinin İnşaat Mühendisi olduğunu”belirtti. “ 2 matematik sorusu yapıp, fizik ve kimya sorularında eksi puan alan öğrenciler İnşaat Mühendisi yapılamaz” denildi.
2019 yerleştirme sonuçlarına göre Tıp ve İnşaat Mühendisliği Lisans Programlarına yerleşen son kişinin en düşük AYT netleri (https://yokatlas.yok.gov.tr/)
Apartman dairelerinin özel üniversitelere dönüştürüldüğü bir sistemin elbette en büyük çıkmazlarından bir tanesi de uygulamalı eğitim yapma sıkıntılarıdır. Makina, teçhizat donanımından yoksun üniversitelerde, pratik eğitimlerinin bazılarını meslek liselerinde yaptıkları bilinmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi köklü üniversitelerde bile donanım, makine teçhizat bakımından daha donanımlı olan Mersinli Endüstri Meslek ve Teknik Lisesi gibi liselere gittiği ortadadır. Teknik olarak kendini geliştirmek isteyen mühendislik fakültesi öğrencileri ve meslek-teknik lise öğrencileri fabrikalara sanayiye mahkum kalmak zorunda bırakılıyor. Üniversite sanayi işbirliği gibi projelerle mezuniyet için gerekli zorunlu staj uygulamalarıyla Parababalarının kar hırsını ucuz işgücü hırsını daha da kabartılandırmaktadır. Bizzat devlet tarafından uygulanan eğitime devlet bütçesinden ayrılan payın son derece düşük oluşundan kaynaklanan sorunlar nedeniyle başta meslek okulları olmak üzere birçok eğitim kurumu, elindeki olanakları Parababalarının hizmetine sunmaktadır.
Teknik eğitimde yaşanan sıkıntıları daha önce değerlendirmiştik.
https://www.halkcimmsp.org/meslek-liseleri-ve-muhendislik-mimarlik-fakultelerindeki-egitim-sistemi/
TÜSİAD AKP’giller vasıtasıyla ucuz iş gücü isteğini almaya çalışıyor
TÜSİAD’ın Meslek Liseleri’nin yaygınlaştırılmasını istemesinin ana sebebi ucuz iş gücüdür. TÜSİAD Meslek Liselerinin sermayeye açık işgücü kaynağı olmaları için hükümetlere baskı yapmaktadır. AKP’giller ve TÜSİAD tarafından hazırlanan son üniversite reformundan da anlaşılıyor ki, üniversiteler sermaye ile daha yoğun işbirliğine yönlendirilmektedir. Asgari ücretin %60’ını alıp, haftada 45 saat çalışan stajyerler Parababalarının üretim planlaması yaparken ticaretlerinde siparişlerini alırken gelecek olan stajyer sayısını hesaba katmaktadır. Gençlerimiz göz göre göre bu sömürü düzenine peşkeş çekilmektedir.
Yasal düzenlemelerle, parabalarının hizmetindeki yönetenler çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük teşviklerini eksik etmiyor. Mesela stajyerlerin oranı, 50 ve daha çok işçi çalıştıran işyerlerinde çalışanların yüzde 5’inden az, yüzde 10’undan çok olamazdı. Ama yapılan düzenlemelerle, 10’dan az işçi çalıştıran işyerlerinin de stajyer çalıştırmasına olanak tanındı.
İş cinayetleri ve meslek hastalıkları her geçen gün artıyor
Türkiye’de iş cinayetleri ve meslek hastalıklarına yakalananların sayısı her geçen gün artıyor.
İş güvenliği önlemlerinin alınmaması ve denetimlerin yapılmaması nedeniyle her ay en az ortalama 150 işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor.
Maalesef iş cinayetleri, “mesleki eğitim” adı altında gencecik stajyer işçilerin de canını alıyor.
Ucuz iş gücü diye ağızlarının suyu akan parababaları için gencecik fidanlar yaşamını yitiriyor.
İş cinayetlerini Soma’da, Zonguldak’ta, bir çok yerde gördük kaza, kader, fıtrat denilerek geçiştiriliyor.
Onca emek, onca umut, onca yaşam bu kahrolası kanser düzeninin çarkları arasında yok olup gidiyor.
Bu işçi statüsü meslek liseleri ve üniversitelere, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamında, tüm stajyer öğrencilere, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimini de zorunlu kılmaktadır. Bu eğitimi almayan hiç bir öğrenci staja başlayamaz.
Staj yaptığı süre zarfında “iş kazası”na uğrayan stajyerin bu durumunun, “işvereni” statüsünde bulunan okulu tarafından (stajını yaptığı iş yeri tarafından değil, stajyer öğrenciler 5510 sayılı Kanun gereği 4/a statüsünde sigortalı sayıldıklarından) “iş kazası”ndan sonraki üç iş günü içerisinde SGK’ya bildirilmesi gerekmektedir. Bu kuşkusuz pratik değildir, işyerinin okula bildirmesi, okulun da SGK’ya bildirmesi gibi bir süreç geçecektir. Bu sürede bildirmemenin yaptırımı para cezası değil, ama kazaya uğrayan öğrenciye SGK iş kazası parası(ödenek) verir ise, bu paranın da o üniversiteden alınması şeklindedir.
Stajyer öğrenci kölece çalıştırılsa dahi, bu çalıştırıldığı süre ve başlangıç tarihi yaşlılık aylığı hesabında sigorta başlangıç tarihi olarak hesaplanmaz! Zira 3308 sayılı Kanun kapsamında “çırak ve stajyer öğrenciler için işverenler tarafından sadece iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası primleri alınmakta olup bu sürelerin yaşlılık aylığı hesabında sigortalılık başlangıç tarihi olarak alınması imkanı bulunmamaktadır” denilmektedir. Parababaları işine gelince “zaten eğitimin bir parçası, çalışma süresinin değil” demekte, ama stajyer emeğini bal gibi de sömürmektedir.
Stajyer işçiler, çalıştıkları iş yerindeki işçilerin tüm haklarına sahip olmakla birlikte, onların görev, yetki ve sorumluluklarının hiçbirine sahip değildir, olmamalıdır. Stajyer öğrenci o iş yerinde zorunluluktan dolayı “çalışmakta” veya “öğrenmekte”dir. Aynı yemeği yer, işçi sağlığı ve güvenliği açısından tüm işçiler için yasal olarak sağlanan tüm haklardan yararlanır ama üretim sürecinin/kar mekanizmasının bir parçası olarak çalıştırılamaz.
Bir yandan, yıllardan beri AKP iktidarı tarafından mesleklerimiz itibarsızlaştırılmaya çalışılmakta, öte yandan da eğitim sistemimiz gün geçtikçe gericileştirilip, tarikatların eline teslim edilmekte, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaştırılmaktadır.
Ama çok derdin tek ilacı, her zaman olduğu gibi örgütlü mücadeledir!
Biz Halkçı Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları olarak mesleğimizin geleceği ve onuru için tüm meslektaşlarımızı ve öğrencileri bizimle birlikte örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.