Böyle olur AKP İktidarının “torba yasaları”.

Böyle olur AKP İktidarının “torba yasaları”.
07.07.2020
A+
A-

“Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ne götürüyor?

TBMM’ye 24.06.2020 tarihinde AKP tarafından verilen gıda, tarım ve orman alanlarında düzenlemelere ilişkin kanun teklifi geçtiğimiz günlerde TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonunda kabul edildi.

Yazının devamı https://www.halkcimmsp.org/boyle-olur-akp-iktidarinin-torba-yasalari/

Bir torba yasa olan teklif, AKP İktidarı genel alışkanlık haline getirdiği üzere, ayrı ayrı ele alınması gereken konuları tek bir kanunda toplayarak birden çok kuş vurmaya çalışmaktadır.

TBMM sitesine 2/2985 Esas Sayılı Kanun Teklifinin özeti şu şekilde belirtilir:

“Teklif ile; belirlenen zaman aralığında perakende alkollü içki satış yasağının ihlaline ilişkin düzenlenen idari para cezası miktarının artırılması, sulama kooperatifleri ile ilgili iş ve işlemlerde Tarım ve Orman Bakanlığının yetkili kılınması, şeker piyasası faaliyetlerine yönelik şirket ve fabrikalar dışında kalan ve şeker piyasasında faaliyet göstererek şekeri ham madde olarak kullanan, ticaretini yapan gerçek ve tüzel kişilere yönelik denetim yapılabilmesi, tütün mamulleri ve alkolün yasa dışı ticaretinin önlenmesi amacıyla makaron, yaprak sigara kâğıdı, sigara filtresi ile alkol üretimi ve satışının Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde gerçekleştirilmesi, tarım arazilerinin tarımsal amaçlı projelerde veya tarım dışı amaçlı kullanımlarda verilen izinlerin amaca uygun kullanılıp kullanılmadığına ilişkin denetimlerin hızlı bir şekilde yapılması ve denetim sırasında ihlal tespit edilmesi hâlinde caydırıcılığı artırmak amacıyla tapu kayıtlarının beyanlar hanesine kaydedilmek üzere durumun şerh edilmesi ve ayrıca aykırılığın ilk kez tespit edilmesi durumunda 1.000 TL’den az olmamak üzere bozulan arazinin her bir m²’si için idari para cezası uygulanması, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün (DSİ) tarla içi sulama sistemi desteklemelerine yönelik yetkilerinin DSİ’nin de bağlı bulunduğu ve tüm tarımsal desteklemeyle ilgili yetkiye sahip olan Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından tek merkezden yürütülmesi, makaron ve yaprak sigara kâğıdının kayıt dışılığı ve vergi kaybını önlemek amacıyla 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamına alınması, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununa ‘Yanıltıcı yayın’ kavramının eklenmesi ve toplum sağlığını korumaya ilişkin tedbirlerin alınması hususunda yaptırımların getirilmesi öngörülmektedir.”

Başta da belirttiğimiz gibi, bu torba yasada ne ararsanız var. Yazılan özeti okuduğumuzda olumlu düzenlemeler getirildiğine dair bir izlenim alıyoruz değil mi?

Ancak toplam 34 maddeden oluşan kanun teklifinin, halk sağlığını tehdit eden taklit ve tağşiş gıdalar üretenlere karşı alınacak yaptırımlar konusunda yetersiz olduğunu görüyoruz. Hatta tam tersine, net olmayan kimi ifadelerden dolayı gıdalarda taklit ve tağşiş var, demek bile suç unsuru olabilir, teklife göre.

Yine ormanların özelleştirilmesi ve yok edilmesinin önü de açılıyor teklifle.

Biz bu yazımızda özellikle gıda güvenliği ve ormanların talana açılmasıyla ilgili maddeleri değerlendireceğiz. Diğer maddeleri de başka bir yazıyla değerlendirmek mümkün.

Teklifin MADDE 4. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 18. Maddesinde Değişiklik bölümünde, bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine ve orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulabilmesine izin verilmesinin önü açılmaktadır.

Fakat bu tesisleri devlet mi yapacak, özel şahıslara mı bu izinler verilecek, konusu belirtilmemiştir. Dolayısıyla devlet ormanlarından sayılan yerlerin özelleştirilmesine yeni bir olanak yaratılmaktadır bu maddeyle. Bu durum, Anayasanın 169. Maddesindeki, “Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” hükmüne açıkça aykırıdır.

Bu düzenlemeler, “bozuk orman alanlarının orman olma vasıflarını daha da bozabileceği gibi; yabanıl besin bitkileri, tıbbi bitkiler, aromatik bitkiler, boya bitkileri, soğanlı bitkiler, mantarlar, bal gibi odun dışı orman ürünlerinin işlenmesi için tesis kurdurulması Orman Genel Müdürlüğünce programa yıllık bazda alınan ve orman köylüleri ve kalkındırma kooperatiflerine tanınan önceliğe aykırı bir durum olacaktır.” (ZMO internet sitesi)

Odun dışı orman ürünlerinin üretimi, orman ürünlerinden öncelikli yararlanması gereken köylülere değil, şirketlere verilmiş olacaktır. Ayrıca “bozuk” orman alanları ağaçlandırılmak, yeniden orman vasfına kavuşması için çalışma yapmak yerine tümüyle yok olacaktır. Hatta ormanların “bozuk” tanımı içine girebilmesi için kimi çıkar grupları tarafından ormanların tahribatının da önü açılmış olacaktır.

Örneğin Çanakkale Gelibolu’da sürmekte olan orman yangınının nasıl çıktığı hala muğlaktır. Olayın failleri bulunamamıştır. Şu ana kadar 300 hektarlık ormanlık alanın yandığı açıklanmıştır, resmi makamlar tarafından. Bu alan “bozuk” orman alanı sınıfına mı sokulacaktır? Bundan sonra bunun gibi orman yangınlarının çıkmasına davetiye çıkarmak değil midir, kanunun bu maddesi?

Yukarıda bahsettiğimiz gibi, bu maddeyle “orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasının da önü açılmaktadır. Odun dışı orman ürünlerinin tanımı da yapılmamıştır teklifte. Bu yüzden birçok farklı üretim alanı orman dışı ürünlerle ilişkilendirilerek “bozuk” sayılan orman alanları sanayiye ve yapılaşmaya açılmış olacaktır. Orman ekosistemi bundan ciddi şekilde zarar görecektir.

Bozuk orman alanlarının ağaçlandırılarak ya da rehabilite edilerek verimli ormana dönüştürülmesi Orman Genel Müdürlüğü’nün Anayasa ve Orman Kanunu’ndan gelen asli görevidir. Bu kanun teklifiyle Orman Genel Müdürlüğünün asli görevi de yok sayılmakta, bozuk orman alanları verimli ormana dönüştürülmesi yerine, geri dönülmez biçimde ormanlık alan olmaktan çıkarılmaktadır. Ormanlarımızın özelleştirilmesinin, yerli-yabancı Parababalarına ve yandaşlara peşkeş çekilmesinin önü açılmaktadır.

Ormanlarla ilgili kanun teklifinde başka maddeler de bulunmaktadır. Hepsine tek tek girmeyeceğiz. Genel olarak bu maddelerde de yukarıda bahsettiğimiz ormanlarımızın özelleştirilmesi, kamu yararının ortadan kaldırılması ve devletin ormanlarla ilgili koruma, rehabilite etme, ağaçlandırma gibi asli görevlerinden uzaklaştırılması amacı güdülmektedir.

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, kanun teklifinin ormanlar ve gıda güvenliğiyle ilgili maddelerinin üzerinde duracağız. Kanun teklifinin 28’inci maddesi, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 3. Maddesinde Değişiklik yapılmasına ilişkin.

Bildiğimiz gibi, Tarım Bakanlığı yılın belli dönemlerine gıda ürünlerinde taklit ve tağşiş yapan firmaları açıklıyor. Ancak bu firmalara kaşı etkin bir yaptırım uygulanmadığı için, bu listelerde aynı firmalar defalarca yer almaya ve halk sağlığını tehdit eden taklit ve tağşiş gıdaları üretmeye devam ediyor. Her seferinde farklı bir isimle yeni bir şirket kuruyor ve kârına kâr katmaya devam ediyor.

Teklifle, gıda maddelerinde taklit ve tağşiş konusunda üretim, reklam, pazarlama ve yanıltıcı yayın konularına para ve hapis cezası getirileceği belirtiliyor. “Her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar yanıltıcı yayın kabul edilecektir.” Diyor maddede. Yanıltıcı yayında bulunanlara yönelik yirmi bin TL’den elli bin TL’ye kadar idari para cezası düzenleneceği de belirtiliyor. Burada yanıltıcı yayın kavramının sınırları net olarak çizilmemiştir. Bu durum, taklit ve tağşiş gıdalar ya da gıda güvenliği konusunda halkı doğru bilgilendirmek amacıyla meslek örgütleri ve bilim insanları tarafından yapılan açıklamaların da bu madde kapsamına dahil edilerek halkın uyarılmasının önünün kesilmek istendiğini göstermektedir.

AKP İktidarı bilim insanlarının yaptığı çalışmaları kamuoyuyla paylaşmasını bile suç unsuru haline getirmiş, soruşturma açmıştır. Bu maddeyle ülkemizde son yıllarda gıda terörüne dönüşen gıda güvenliği, halkımızın güvenli ve sağlıklı gıdaya erişme deki sorunları dile getirenlere de yanıltıcı yayın yapıyor, diye cezalar verilebilecek, susturulmaya çalışılacaktır.

Yani zeytine boya, peynire nişasta katılıyor, demek suç sayılacaktır.

Ayrıca yine 30’uncu maddede 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 40. Maddesinde Değişiklik yapılıyor. Değişikliğe göre, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak gıdaları üreten, ithal eden, kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya süren gıda işletmecilerine bir yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden beş bin güne kadar adli para cezası verilmesi düzenlenmektedir. Ayrıca fiilin üç yıl içinde tekrarlanması durumunda gıdayı üreten, ithal eden, kendi adı veya ticari unvanı altına piyasaya sunan gıda işletmecisinin beş yıldan on yıla kadar gıda sektörü faaliyetinden men edilmesi hüküm altına alınmaktadır, deniyor.

Gördüğümüz gibi, AKP İktidarının derdi halk sağlığını korumak, halkımızın ucuz, sağlıklı, güvenli ve yeterli gıdaya ulaşmasını sağlamak değil. Son yıllarda artan taklit ve tağşiş gıdalara karşı oluşan kamuoyundaki tepkiyi bir nebze azaltmaktır.

Vicdanının sesini dinleyerek objektif gazetecilik yapmaya çalışan gazetecilere verilen hukuksuz ve haksız cezalarla karşılaştırınca; taklit ve tağşiş yaparak halk sağlığını tehdit edenlere verilecek hapis cezaları komik düzeyde kalmaktadır.

Ayrıca gıda üretiminden derhal el çektirilmesi gereken bu dolandırıcıların aynı fiili üç yıl içinde tekrarlaması beklenecektir. Tabii tespit edilebilirse. Tarım Bakanlığında kontrolör sayısı o kadar az ki, bir firmaya yılda bir denetime gidilmesi büyük başarı sayılıyor. Bu arada Tarım Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlılara yeter sayıda alanında uzman, gıda güvenliği denetimlerinde etkin ve aktif şekilde görev alacak ilgili meslek dallarından (gıda mühendisi, ziraat mühendisi vb.) atamalar yapılması gerektiğinin de altını çizelim.

Bu konuda kamunun uzman personel sayısının artırılarak etkin denetimin sağlanması önemlidir.

AKP İktidarı tarafından hazırlanan ve Komisyonda kabul edilen, yasalaşacak olan Kanun Teklifinin getirisinden çok götürüsü bulunmaktadır. Ormanlarımız “bozuk orman” adı altında geri dönülemez şekilde yok edilecek, özelleştirilecek ve yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çekilecektir.

Gıda güvenliği konusunda halkımızı bilinçlendirmek isteyen meslek örgütleri ve bilim insanlarının önü kesilecek, “yanıltıcı yayın” adı altında bu kurum ve kişilere cezalar yağdırılacaktır.

Böyle olur AKP İktidarının “torba yasaları”.

 

 

ETİKETLER: , ,
YORUMLAR

  1. Halil dedi ki:

    Halkçı Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları’nın uyarıcı ve aydınlatıcı çalışmalarını takdirle karşılıyorum. Ve kutluyorum.