52 yeni Hidroelektrik santrali için toplu açılış

Türkiye’de 52 yeni hidroelektrik santralin toplu açılış töreni yapılmasının haberleştirilmesinin ardından Türkiye’deki enerji sorunu üzerine bir açıklama ihtiyacı oluşmuştur. Haberde toplamda 1.439 MW kurulu güçte hidroelektrik santral açılışı yapılmıştır. EPDK tarafından yayınlanan 2019 yılı enerji raporuna göre Türkiye’deki toplam kurulu güç 84.957,72 MW’dır. Dolayısıyla açılışı yapılan 52 santralin toplam kurulu gücünün mevcut santrallerin kurulu gücüne oranı yaklaşık %1,7’sine tekabül etmektedir.
Açılışı yapılan 52 hidroelektrik santralinden alım garantisi verilip verilmediği, hangi firmaların santralleri inşa ettiği haberlerde yer verilmemiştir. Haberlerde Tokat’ta Akıncı HES, Bingöl’de Yukarı Kaleköy ve Aşağı Kaleköy barajlarının adları haberde geçmektedir.
HES’ler UNESCO ve Avrupa Birliği tarafından çevre dostu olarak tanımlanmaktadır. Bölgenin kalkınmasını sağladığı belirtilen yeni istihdam olanakları sağladığı belirtilen HES’ler hiçte ABD-AB Emperyalistlerinin gösterdiği kadar masum değil. HES’lerin kurulduğu bölgeler incelendiğinde tarım alanları ve ormanları görüyoruz.
Yerli işbirlikçilerde ballandıra ballandıra anlatıyorlar. HES’ler yerli bir kaynaktır. Ekonomik bağımsızlığımızı getirecektir. Dışa bağımlılık azalacaktır. İhalelere gözleyen her göz toprağın suyun yerli ama HES ihalelerini alanların dolaylı ya da direkt olarak yabancı parababaları olduğunu görür.
Aktif hale geçtikten sonra çevre dostu sayılabilir.Ya inşa edilmesi süreci. Dereyi kanallarla başka yöne akıtarak mı çareyi bulacaksınız ? Onlarca HES te yaptığınız gibi. Sonuç çevre ormanların zarar görmesi. Ağaç kesmekte kolay. Hektarlarca orman yandığında can kaybı yok diyen basında hep olumluymuş gibi göstererek kimlerin sözcüsü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ya ormanda doğada yaşayan diğer CANLILAR …
Faaliyeti sırasında çevre dostu olarak ifade edilen HES’ler inşa edilme sürecinde çevreye büyük zararlar verebilmektedir. Yapım aşamasında, üzerine inşa edilecek dere, kanallar ile başka bir yöne akıtılmaktadır ki bu işlem sırasında da çevre ormanlara zarar verilmesi söz konusudur.
Üzerine inşa edilen dere içerisinde yaşayan canlıların yaşamına müdahale edilmekte, bu durumda o canlıların ölümüne neden olmaktadır.
HES’in bulunduğu çevrelerde hastalıklarda artışlar görülmektedir. Bu konuda yüzlerce bilim insanlarının yayınladığı makaleleri uyarıları okumak bile yeterli.
Sel felaketlerin aldığı canlar ortada HES’lerin inşa edildiği bölgelerde erozyon ve sel oluşumunda artış gözlenmiştir.
Santralin faaliyeti sırasında barajlarda yüksek oranda buharlaşma meydana gelmektedir. Bu buharlaşmada çevre yörelerde ki toprakların tuz oranını arttırmakta ve toprağın verimliliğini azaltmaktadır. Tuzlanan topraktaki sulama sorunu ortadadır. Meke gölünün kuruma değerlendirmesinde tarımsal sulama gerçeğini belirtmiştik. https://www.halkcimmsp.org/dunyanin-nazar-boncugu-meke-golu-kurudu-2/
Proje yöresinde bulunan Milli Parklar, ÖÇKB (Özel Çevre Koruma Bölgesi), sit alanları, yeraltı zenginliklerinin olduğu bölgeler, endemik bitki ve hayvan türlerinin bulunması muhtemel olan yerler zarar görmektedir.
Ekolojik denge debisi (EDD) bozulmaktadır. Akış aşağı bırakılacak su miktarının ayarlanması ve projede belirtilen seviyede tutulması akışaşağı ekolojik denge üzerinde önem arz etmektedir.
Peki bu kadar insana doğaya zararı varken bir de bu kadar HES sevdasına bir de enerji ihtiyacı olarak bakalım
Türkiye’de 2019 yılı üretim santrallerinin üretim biçimine göre dağılımı EPDK raporuna göre aşağıda verilmiştir. Hidroelektrik santrallerinin toplama göre oranı %30,2 olmasına rağmen ithal ürünlerle elektrik üretimi yapılan ithal kömür, doğalgaz ve linyit santrallerinin oranı toplam %55,67’dir. Dolayısıyla hala enerji üretiminde yurt dışı bağımlılık oldukça yüksektir.
EPDK’nın 2019 yılı raporlarında üretilen enerji, dağıtılan enerji ve 2019 yılındaki santral kapasiteleri de yer almaktadır. Aşağıdaki EPDK raporuna göre Türkiye’de 2019 yılında toplamda 84.957,72 MW kurulu kapasiteye sahip santral bulunmaktadır. Bu santraller de toplamda 294.251,32 GWh enerji üretmiştir. Sadece lisanslı santraller %40 performansla tüm yıl boyunca elektrik üretimi yapmaları durumunda 2019 yılında üretecekleri enerji miktarı 297.691,85 GWh elektrik üretebileceklerdir. Bu hesaplamaya lisanssız santraller eklenmemiştir. Aynı tabloda Türkiye’de gerçek tüketim 301.982,7 GW olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla sadece lisanslı santrallerin %40 performansla çalıştırılması durumunda Türkiye’de tüketilen enerjinin hemen hemen tamamı üretilebilmektedir.
Parametreler | Birim | 2018 | 2019 | Değişim (%) |
Lisanslı Kurulu Kapasite | MWe | 83.187,05 | 84.957,72 | 2,13 |
Lisanslı Üretim | GWh | 296.003,71 | 294.251,32 | -0,59 |
Lisanssız Üretim | GWh | 8.212,77 | 9.829,45 | 19,68 |
Lisanssız Kurulu Kapasite | MWe | 5.310,57 | 6.309,27 | 18,81 |
Gerçek Tüketim | GWh | 302.772,30 | 301.982,70 | -0,26 |
Faturalı Tüketim | MWh | 233.610.029,54 | 229.597.913,65 | -1,72 |
İthal Edilen Enerji | GWh | 2.466,01 | 2.211,51 | -10,32 |
İhraç Edilen Enerji | GWh | 3.073,60 | 2.788,67 | -9,27 |
Aynı tabloda bir diğer önemli veri de faturalı tüketim değeridir. Toplamda tüketilen enerji 301.982,7 GW olup bu enerjinin sadece 229.597,91 GW’ı faturalandırılmaktadır. Dolayısıyla tüketilen enerjinin %23,97’si fatura edilememektedir. Uluslararası raporlarda Avrupa’da toplam enerji kaybı %2-%10 arası olup, en yüksek kayıp Polonya’dadır. Türkiye’deki kayıp Avrupa’daki en yüksek kayıp yaşayan ülkenin 2 katından fazladır. Türkiye’de fatura edilemeyen enerji kaybının %10 olması durumunda yaklaşık 42.186 GWh enerji daha fatura edilebilir olacaktır. Bu fatura edilebilir enerji miktarı açılışı yapılan 52 santralin 24 saat enerji üretiminin 3 katından fazla bir değerdir.
Dolayısıyla yeni santral açmak yerine kaçak enerji tüketiminin azaltılması Türkiye’deki enerji ihtiyacını fazlasıyla karşılamaktadır. Enerji olarak oldukça yeterli bir konumda olan Türkiye’de neden yeni santraller açılmaktadır? EPDK’nın 2019 yılı raporunu detaylı inceleyince neden kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Türkiye’de özel üretim santrallerinin oranı %71,94, devlete ait santrallerin üretim oranı ise %20,17’dir. Dolayısıyla enerji üretimi büyük ölçüde özelleştirilmiş durumdadır. Dolayısıyla yerli-yabancı Parababalarının daha fazla para kazanması ve ülke kaynaklarının daha fazla sömürülebilmesi için Parababalarının yerli işbirlikçileri tüm hızla çalışmaktadır.
Türkiye’de enerji problemi olmadığı halde yeni açılan veya ihalesi yapılan JES santralleri, nükleer santraller insan sağlığının düşünülmediğini, yerli ve yabancı Parababalarının yerli işbirlikçileri ile ülke kaynaklarını pervasızca harcadığını açıkça göstermektedir.
Biz Halkçı Mühendis Mimar Şehir Plancıları olarak yerli iş birlikçilerinin ülke kaynaklarını yerli ve yabancı Parababalarına peşkeş çekilmesine müsaade etmeyeceğiz.