Pandemi hayatımızı nasıl değiştirecek ?

Geçen Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde yeni tip bir korona virüs kısa sürede dünyada 2 milyon kişiye bulaştı. Yakın tarihimize bile bakıldığında insanlık bir çok pandemi ile karşılaştı.
Antonine Vebası
165 yılında başlayan bu salgın veba olarak nitelendirilse de hastalığın çiçek ya da kızamık olduğu değerlendiriliyor.Salgın 5 milyondan fazla insanı öldürürken Roma ordusunu da neredeyse yok etti.
Justinian Vebası
541 yılından 542 yılına gelindiğinde 25 milyon insanı öldüren bu hıyarcıklı veba türünün sadece eski adı Konstantinapolis olan İstanbul’da günde 5 bin insanı canına mal olduğu ve toplamda kentin nüfusunun yüzde 40’ını öldürdüğü tahmin ediliyor.
Kara Ölüm
1346’dan 1353’e kadar etkili olan salgının ne kadar insanı öldürdüğü tam olarak bilinmiyor. Tarihçiler sayısının en az 75 milyon olduğunu ifade etse de rakamı 200 milyon insana kadar çıkartan araştırmacılar da var.
- Kolera salgını
1852-1860 yılları arasına denk gelen 3. Kolera salgını yedi salgın arasından en öldürücü olanı olarak nitelendirilir.
- Kolera salgını
1889-1890 Grip salgını Şehirleşmeye başlamış alanlarda etkili olan salgın dünya genelinde bir milyondan fazla insanı öldürdü.
İspanyol Gribi
(1918-1920) bu salgının 20 ila 50 milyon arasında insanı öldürdüğü tahmin ediliyor.
Asya Gribi
1956-1958 yılları arasında DSÖ verilerine göre yaklaşık 2 milyon insan hayatını kaybetti.
1968 grip salgını
H3N2 bir milyon insanı öldüren bir salgına dönüştü.
Dünyadaki yaşanan bütün bu salgın hastalıklar büyük şehirlerin ve binaların gelişmesinde etkili oldu.
Örneğin 1852-1860 yılları arasında ortaya çıkan kolera hastalığının yayılmasının sebebine bakalım
Kolera hastalığının bulaşma durumu: Yetersiz hijyen, su ve kanalizasyon sistemleri koleraya zemin hazırlar. Kolera bakterisi genellikle dışkıyla kirlenmiş sular veya besinlerle bulaşır. Salgın sırasında içme sularına kanalizasyon sularının karışmasıyla kolayca yayılır.
O dönemdeki mimari duruma bir göz atalım;
“1765 yılında James Watt tarafından bulunan buharlı makinelerin kullanımı, endüstrileşme sürecini başlatır. 1830’dan sonra yoğunlaşan demiryolları geçtikleri yerleri yeni endüstri bölgelerine dönüştürürler. Endüstriyel eylemlerin belirli yerlerde toplanması sonucu hızla gelişen yeni kentler kurulur. Bunun sonucunda bu kentlere doğru yoğun bir nüfus akımı yaşanır. Diğer yandan, tarımda makinelerin kullanılması, verimin artması ve bu alanda giderek daha az iş gücüne gereksinim duyulması, kırsal alanda kentlere doğru yaşanan hızlı ve yoğun göçün bir diğer nedeni olur “(Benevolo, 1971)
“Kırsal alandan kentsel alana doğru yönelen yoğun nüfus akımı, buna hazırlıksız olan kentlerin düzensiz ve olumsuz bir şekilde gelişmesine yol açar. Kentlerde oluşan kötü yaşam koşullarına karşı bazı çalışmalar yapılması gerekliliği şehir planlama olgusunun önemini arttırır; 1830-1850 yılları arasında “modern şehircilik” doğar” (Benevolo, 1971) “Kent genelinin olumsuz görünümünün yanında fabrikalarda çalışan işçilerin barındığı sağlıksız konutlar da eleştiri konusu olurlar.
Fabrika, demiryolu ve bakımsız kentler, endüstri kentinin üç temel unsuru haline gelir. Kentlerdeki olumsuzlukları gidermeye yönelik olarak 19. yüzyılın sonlarında Ebenezer Howard’ın Bahçe Şehir, 20. yüzyılın başlarında da Tony Garnier’nin Endüstri Kenti yaklaşımları ortaya çıkar.” (Giedion, 1967). Hızla artan kentsel nüfusun barınma sorunu, apartman tipinde işçi konutları inşa ederek çözülmeye çalışılır (Karaören ve Bilgin, 1988); Bu yapılar ilk toplu konutların da öncüsüdür.”
Çalışan işçilerin barındığı sağlıksız konutlar da eleştiri konusu olurlar.
(http://www.restoraturk.com/index.php/mimarlik/312-modern-mimarligin-ortaya-cikisi-ve-gelisimi)
Kolera salgınları ilk olarak kanalizasyon sistemlerinin gereğini ortaya çıkarmıştır. Yoların daha geniş yapılması, nüfusun dengeli yayılmasının önemini göstermiş ve modern şehirlerin şekillenmesine yol açmıştır.19 yy başında yer alan süreçte bir çok ülkede sanayileşmeyle birlikte fabrikalar kurulmuş ve köylerden şehirlere göçler hızlanmıştır. Kurulan fabrikaların hemen hemen tamamında bekar işçiler için her türlü sağlık ve temizlik ihtiyaçlarının karşılandığı lojmanlar kurmuştur. Büyük fabrikaların civarında ise çalışanlar için mahalleler inşa etmiştir. Örneğin Nazilli Sümerbank Fabrikası çevresinde kurulan Sümer Mahallesi günümüzde hala Nazilli’nin en büyük mahallelerindendir. Aynı şekilde Sümerbank tarafından kurulan Kayseri Bez Fabrikası lojmanları da modern mimarinin en önemli örneklerinden birisi olmuştur. 1934’te temeli atılan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası ve Lojmanları Rusya’da tasarlanıp,Türkiye Rusya iş birliği ile inşa edilmiştir. Seydişehir Alüminyum İşletmesi,Turhal Şeker Fabrikası örnek verilebilir. Bu lojmanlarda, dönemin yaşanan salgın süreçleri göz önünde bulundurularak mimari yapı şekillenmiştir.
Tek katlı bahçeli yapılar: Kanalizasyon sistemi iyi kurulmuş bu yerleşim yerleri salgın hastalıklar göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Kapı eşikleri, bina temelleri hepsi o dönemden kalmadır. Modernizmin tertemiz görünüşlü estetiği de sanatoryumların beyaza boyalı, havadar, bol güneş alan odaları ve temiz beyaz fayanslı banyoları düşünüldüğünde kısmen tüberkülozun eseridir.Bu yapılan işlemler işlevselliğin yanı sıra salgın hastalık korkularının da izini taşır.
Sanayileşme, teknoloji ve pandemi birçok alanda hayatımızı değiştirmektedir.
Covid 19 virüsüyle birlikte Yapı sektörü, gıda sektörü ve üretim sektörü çok fazla etkilenecek. Son yıllarda gelişen teknoloji ile birlikte dünya farklı bir çağa giriyor. Pandemi ile birlikte farklı bir yön izleyecek.
İnsanlık olarak şunları sorguluyoruz.
Evden çalışma şu anda iş hayatında en fazla gündemde olan konulardan bir tanesi. Evler, evden çalışmaya uygun hale mi getirilecek?
Sosyal mesafe kavramı hayatımıza girdi. AVM’ler bunlara göre yeniden mi düzenlenecek? Gökyüzünü delercesine kurulmuş iş merkezlerindeki açık ofisler düşünüldüğünde çalışma ortamını yeniden şekillendirmemiz mi gerekecek?
Binaların cümle kapıları (giriş, çıkış kapıları), asansörleri, odaların genişlikleri ,çalışma odaları vb. yeniden mi düzenlenecek?
Yapılarda kullanılan malzemeler; boya, fayans, mermer vb. virüs bakteri daha az üzerinde bulunduracak şeklide yeniden mi geliştirilecek?
Okullar, hastaneler, nüfus müdürlükleri,karakollar, cezaevleri vb. yapısal alanda, mimarlık, inşaat ve mekanik bakımından yeniden mi düzenlenecek veya yapılacak?
Fabrikalar da bant köleliğine dönüşmüş durumda yüzlerce emekçi yan yana çalışmakta burada nasıl bir çalışma sistemi kurulacak?
Çocuk oyun parkları, spor salonları, hava deniz ve kara taşımacılığında kullanılan bir çok ortak temas edilen malzemeler, cihazlar göz önünde bulundurulduğunda nasıl bir çözüm yöntemi bulunacak?
İnternet hayatımızdaki olmazsa olmazlarımızdan baz istasyonlarının tehlikesi ortada insan sağlığına en az zarar verecek şekilde nasıl çözülebilir?
Bulut tabanlı yazılımlar; hayatımızda datalar, tamamen serverlarda kişisel veriler veya işletmelerin verileri evden çalışmayla nasıl korunacak ? Data transferleri ve güvenliği için yeni yöntemler mi bulunacak ?
CAD-CAM-CAE-GIS-BIM gibi sistemlerle çalışanlar ortak ARGE-ÜRGE veya proje dosyalarında nasıl çalışabilecekler?(CAD: Bilgisayar destekli tasarım-CAM:Bilgisayar destekli üretim -CAE: Bilgisayar Destekli Mühendislik-GIS: Coğrafi Bilgi Sistemleri-BIM: Yapı Bilgi Modellemesi)
Doğacak olan enerji ihtiyacını karşılamak için kurulan enerji santralleri, HES’ler, jeotermaller ile sadece şehirleri değil tarım arazileri de şantiye alanına dönüşmüş durumda, mühendislik olarak buna nasıl bir çözüm bulunabilir?
Nasıl bir şehir planı yapılması gerekiyor?
Yönetmelikler bunlara göre yeniden mi düzenlenecek?
Bütün yukarıda ki sorular gibi onlarca soru sorulabilir. Pandemi ile mücadele sadece sağlıkçıları değil aynı zamanda Mühendis Mimar ve Şehir Plancılarının da yer alması gereken bir savaştır.
Halkçı Mühendis Mimarlar ve Şehir Plancıları olarak, halkımızın, kentimizin ve ülkemizin sorunlarına, halkçı çözüm bulmak, halksever-doğaseverler olarak halk aleyhine olan politikalara karşı çıkmak asli görevimizdir.
Pandemi yanında deprem gerçeği ve doğa talanı ve teknolojik gelişmeleri göz önünde bulundurarak Mimarlık, Mühendislik ve Şehir plancılığı disiplinlerinde bu soruları tartışmaya açıyor ve bir yazı dizisi oluşturmayı planlıyoruz. Bu konularda yazılarımız devam edecektir.